Bulgaristan Müslümanlar Diyaneti
Beyannamesi
“Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi"Bulgaristan CumhuriyetiBakanlar Kurulu’nun 11 Ocak 2018 tarihli ve 17 numaralı kararı hakkında Millet Meclisine sunulan taslak teklifinin oynalanmasının kamuoyu tartışmasına, Bulgaristan Müslümanları Diyaneti de, İstanbul’da düzenlenen ve İstanbul Antlaşması olarak bilinen ve dini toplulumuzu da ilgilendiren uluslararası belgede yer alan konular hakkında beyanatı.
Karar, 21 Nisan 2016'da Bulgaristan Cumhuriyeti tarafından Fransızca ve İngilizce olarak imzalanarak onaylandığını bildirmektedir.
İstanbul Sözleşmesinin içeriğinde, kadınların ve kız çocukların şidette karşı korunması için kapsamlı bir yasal çerçeve oluştrulması öngörülüyor fakat uygulama önlemlerine işaret edilmemiş, bir takım tanımlanmamış kavramlardan dolayı sözleşmenin şimdiki hukuk sistemimizde geçerli olmadığı gerçeğinede dikkat çekmekteyiz.
Sözleşme şu ana kadar 44 devlet tarafından imzalanmıştır. Sözleşmeyi imzalayan ülkelerden 28’i Avrupa Birliği üyesi olup,bunlardan 17 tanesi sözleşmeyi onaylamıştır. Bu durum Bulgaristan için de güncelliğini korumaktadır. Ülkemizde kadınlara yönelik 1 milyonun üzerinde kayıtlı aile içi şiddet vakası var. Sözleşmenin akıbeti ile ilgili tartışmalar Bulgar kamuoynunu ikiye bölmüş durumdadır. Dini cemaat temsilcileri, insan hakları savunucuları, torunları olacak mı diye endişe eden genç nesil, avukatlar, bilim adamları v.s. hep birlikte Bakanlar kurulu tarafından onaylanan Avrupa yasasına karşı geldiler.
“İstanbul Sözleşmesi’nin” olası onaylanması durumunda, anayasal ya da normatif karakterli değişiklikerin kabul edilmemesi öngörülüyor. Fakat adı geçen sözleşme uluslararası antlaşma olarak onaylanırsa, Bulgaristan’ın ulusal hukuki normları için öncelik olacaktır.
İstanbul sözleşmesinin onaylanması Aile Yasasında, Ayrımcılıkla Mücadele Yasasında, İçişleri Bakanlığı Yasasında, Gençlik Yasasında, Hukuk Yardım Yasanında vd. ve kadınlara aile içi şiddeti önleyecek cezaların, suçun işlenmesinde mağdurların üzerinde fiziki ve pskolojik şiddetin uygulanmasını önleyecek ek önlemlerin düzenlenmesi için değişikliler öngörüyor.
Bulgaristan Müslümanlar Diyaneti’nin, İstabul Sözleşmesi hakkında görüşü her şeyden önce İnsan Hakları ve Temel Ögürlükler” antlaşmasına, AB Komitesinin AB Üye Devletlerine Şiddete Karşı Korunması önerilerine, Cinsiyet Eşitliğine İlişkin Standartlar ve Mekanizmalar Antlaşmasına ve Uyuşamzlıkların önlenmesi ve giderilmesi ve barış ilişkilerinin oluştrulmasında kadınların ve erkeklerin rolüne dair sözleşmesine ve Bulgaristan Millet Meclisinde de kabul edilen BM’nin kadınlara karşı şiddet, çocukların ve engelli insanların hakları hakkındaki belegelere dayanır. Bunların hepsi kadınlara yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti kınıyor ancak yıllardır bu hakklar bizde tam olarak uygulanmıyor. Sosyal, çalışma ve aile hayatında iki cinsiyet arasındaki eşitsizlikler de dahil olmak üzere bütün bunlar toplulumuzun çeşitli belirtiler açısından ayrılmasına yol açtı.
Aile barışı ve hoşgörü, faklı cinsiyet ve yaştaki insanlar arasındaki karşılıklı saygı bizim ahlak kurallarımızda belirtilmiş ve beyan edilmiştir. Bu konuda Peygamerimizin hayatı ve uygulamaları örnek alınır.
Kuran-ı Kerim kadını “anne kız çocuğu ve eş” olarak tanımlar; toplumdaki hukuki konumu12 surede ve bir çok ayette belirlenmiştir. Dini kitabımızda yer alan ayet ve surelerde geçen konuların tamamı gelenek ve aile içi ilişkilerde yatmaktalar.
Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim’de yatan ahlaki kurallar kadınlara, erkek ve kız çocklarına karşı aile içi şiddeti yasaklar. Kadınlara karşı kaba davranışa izin verilmiyor. Çok açık bir şekilde hamilelerin, emziklilerin, annelerin boşanma öncesi ve sonrasında, kürtajda mülkiyet ve miras haklarını tanımlar; aile içi şiddetin, kadınlara yönelik psikolojik ve fiziksel şiddetin; şahitler önünde evlilik veya boşnamanın belirtilmesinin; kadının eş ve anne olarak görevlerinin; anne ve eş olarak maddi güvencesi ailede ve toplumda onun manevi rölünü ve hakklarını da belirler.
Bu hukuki kanunlar ve ahlaki prensipler 1934 yılına kadar Bulgaristan Çarlığında yürülükteydiler ve Şeriat Mahkemeleri tarafından resmen uygulanırdılar. 80 yılın sonlarında müslüman ailelerinde ve Bulgaristanın karışık nüfusu olan bölgelerinde belirliyici olmaya devam etmektedir.
Sözleşmenin üçüncü bölümünde temel kavram “Kadındır”. Bu kavram aynı zamanda 18 yaşını henüz doldurmamış kız çocuklarını da kapsar. “Şiddetin” fiziki kurbanları bütün kadınlardır. Sözleşmede “cinsiyete” bağlı “Şidettin” hedefi kadındır dır çünkü onlar kadındırlar. Sözleşme, “aile içi şiddeti”, fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet eylemlerinin toplamı ailenin eski üyeleri, eşlerin ve ortakların, failin kurbanla yaşadığı veya yaşamış olması eş değerde tutulmuştur.
İslam hukuku, kadınlarla ilgili aile çatışmalarını çözmek için üç aşamalı bir derece sunar. İlk aşamada nasihat edilir; ikinci aşamada eşler yataklarını ayırır; üçüncü aşamada “dini mahkemeye” başvurulur.
Kuran-ı Kerim’in dördüncü suresi “Kadınlar” diye adlandrılmış ve inanan kadınların hak ve vazifelerine ayrılmıştır. Kadının değerler sistemi Kuran-ı Kerimde merkezi konumda dır. İslam dinine mensup kadının hukuki durumu, ailedeki belirleyeci durumu üzerine birçok ciltlerce kitaplara ve ansiklopedilerde konu olmuştur. Kadın, İslam dininden önce bulunduğu ailedeki ve toplumdaki köleliğinden kurtuldu. İslam hukuku kadına ailede eşit haklar ve çok önemli sorumluluk vermektedir, erkek,eşinin tamamen miras hakkını bile kaybediyor.
Sure 6/139 Kendi çocuklarımıza şiddet uygulamasını lanetliyr.
Sure 43/ 17 Cinsiyet eşitliğini destekliyor.
Sure 65/6 “Boşanma” başlıklıdır. Detaylı olarak boşanma şartları ve sonuçları tanımlanmıştır. Boşanmadan sonra kadınalara şiddet uygulamayan ve zor durumda kalan kadınlara yardım eden herkes kutsanmıştır.
Kadınlar üzerindeki şiddet hiçibir zaman Bulgaristan Müslümanları tarafından hoş görülmemiştir. Peygamberimiz Muhammed (s.a.s)’in “Kadınlarla saygılı olun”!, “Evlenin”! “Kadınlarınıza iyi nasihatlerde bulunun”! sözlerini uygulamada sadık kalmışlardır!
Müslüman kadına aile ortamında saygı gösterilir. O, sevilen eş ve annedir. Kadın, “İstanbul Sözleşmesini” onaylayan çoğu ülklerdeki sivil toplumdaki durumunun aksine Bulgaristan’da Müslüman aileler erkek tarafından yönetilmektedir. Aile içi geleneklerimiz gizemlidir. Sosyalizm yıllarında ve demokrasiye geçiş sürecinde bu ilişkiler kayda değer şekilde değişmediler. Çünkü son yüz yılın ikinci yarısında müslüman ailelerdeki erkek kısmı ülkenin farklı köy ve kasabalarına göç etti.
İstanbul Sözleşmesi, Bulgaristan Müslümanları için ayrıcalık değildir. Kadına yönelik cinsiyet şiddetinin engellenmesi şeklinde ailelerimizi hedef alıyor ve riskler barındrıyor.
Konuyla ilgili yapılan anketlerde, ailede veya ev dışında kadınlara uygulanan şiddet ağırlıklı olarak İslam kültüründen, ahlak ve aile geleneklerinden uzak olan alkol, uyuştrucu, fuhuş ve kumar vs. ile ilgilenenler tarafından yapılmaktadır. İstanbul Sözleşmenin temelini oluşturan kadına yönelik şiddetin “köklenmesi” temel sorunlarımıza cevap veren ana sorunumuz değildir.
Bulgar okullarındaki yetersiz din eğitimi ve ihmali, toplumda’daki patlak veren sorunun özündedir. İstanbul Sözleşmesinin kabülü takdirinde vatandaşların cinsiyet, ahlak, ulusal ve dini kimliği şahsiyetsizleştirecek ve cinsiyetler arasındaki ilişkilerde belirleyici olarak “sosyal” kişiliğinin yer alması tehlikesi bulunmaktadır.
İstanbul Sözleşmesinin 30. maddesi biyolojik cinsiyeti ve bizim için yeni olan “Cendır” adlı yeni olguyu belirtmektedir. Son 30 yıldır Bulgarcaya giren bir çok yeni kavramdan biridir. Amerikan sözlüğünden İnglizce bir kelimedir. İlk açıklamada “Cendır” “sosyal cinsiyetten” “üçüncü cinsiyet” olan bir kadındır. Bu anlamda bu yabancı kelimenin Bulgar günlük yaşamında ve edebiyatında bir önemi yoktur.
Konu hakkında açıklamalar bilim çevrelerinden geldi. “Cendır” Yemen’de kadınların sünnet merasimine verilen isim olduğu belirtilmiştir.
Dinimize göre “üçüncü cinsiyet”, “eşcinsel topluluk”, “eşcinsel evlilikler” ve “Münih sendromu” özellikle “Cendır” konuları aldatıcı “İstanbul Sözleşmesinde” gizlenmiş tehlikeli dipsiz tuzaklardır. Bu tür fenomen Bulgaristandaki ağır demografik krizin sebebini sadece kadınalara yapılan şiddete aranmaması gerekmektedir.
Toplumda, totliter rejimin açtığı manevi yaralar daha iyileşmemiştir.
Yakın tarihimizden faşizm ve komunizm yok oldular ve çoktüler çünkü dini değerlerimize ve esaslarmıza kastettiler.
Aile ahlakının ve değerlerinin koruyucusu, müslüman ailedeki kadın üzerindeki şiddeti önleyen Allah’a imandır ve ortaya çıkan kanun, ahlak ve Peygamberimiz (s.a.s)’in geleneği dir.
Bu bakımdan Allahın buyruğu olan: “Kadınlara El Uzatmayın” sözüne sadık kalmaya devam edelim.
© Müslümanlar diyaneti. Tüm haklar saklıdır.