İslam dini bilime zıt değildiri
Başmüftü Dr. Mustafa Hacı, 22 Kasım 2014 tarihinde Sofya’da “Sveti Kliment Ohridski” Üniveristesi’nde “İslami literatürün Bulgarca’ya tercümesinde karşılaşılan sorunlar” konusunda düzenlenen bilim konferansının açılışında yaptığı konuşmada: “İslam dini bilime karşı değildir, tam tersine İslam her zaman arayışı, bilimi ve araştırmaları teşvik etmektedir. Tarihe bakarsak, Müslümanların bilime yakın oldukları müddetçe refah ve yükselişe ulaştıklarını, bilimden uzaklaştıkları anda düşüşe göreceğiz” dedi. Dr. Arif Abdullah başkanlığında Yüksek İslam Enstitüsü Bilim Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen etkinliğe Bulgar Bilimler Akademisi Başkanı akademisyen Stefan Vodeniçarov, Sofya Üniversitesi Klasik ve Yeni Filolojiler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Tsvetan Teofanov ve konu ile ilgili uzman akademisiyenler katıldı.
Başmüftü Dr. Mustafa Hacı: “Bizler “Oku” emri ile başlayan kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim olan dinin takipçileriyiz. Her bir başlangıç zordur, ancak Yüce Allah’ın izni ile bu başlangıç artık gerçektir. Bundan sonra benzer forum ve çalışmaların sıkça düzenlnmesini ümit ediyorum” ifadelerini kullandı. Başmüftünün sözlerine göre, İslam dininin, bu dini tanımayanlar tarafından takipçileri olduğu ve bu cahillikten beslenen ve bu durumdan istifade edenlerin olduğu bir çağda yaşıyoruz.
Başmüftü devamla:“Günümüzde, belki ilk defa, şu ana kadar varolmayan sorulara cevap veriyoruz ya da daha doğrusu cevap vermeye çalışıyoruz. Ancak bu İslam’ın her zaman ve her yerde cevap bulma felsefesine dayanmaktadır” diye belirtti. Başmüftüye göre, bilim araştırmaları, bir tür içtihadtır. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa(s.a.s)şöyle buyurmuştur: “ Bir insan araştırma ya da içtihad yaptığı zaman gerçeğe ulaşırsa ya da doğru cevabı bulursa iki ödül, hata yaparsa bir ödül kazanıyor”.
Dr. Mustafa Hacı, gerçeğe ulaşma yolunun diyalog olduğu, akademik çalışmaların ise gerçeğe ulaşma vasıtası olduğunun altını çizdi.
YİE kendini önemli bir eğitim ve bilimsel araştırma merkezi olarak kanıtlamaktadır
Bulgar Bilimler Akademisi’nden akademisyen Stefan Vodenıçarov konferansta yaptığı selamlama konuşmasında: “Sofya Yüksek İslam Enstitüsü Araştırma merkezinin açılışı münasebetiyle tebriklerimi sunmaktan dolayı mutluluk duymaktayım. Enstitünün tarihi Şumen’de 1922-1923’te açılan “Nüvvab” İmam Hatip Lisesi ile ilgilidir. On yıl sonra ise Kahire’deki meşhur El-Ezher Üniversitesi’nin tecrübesi ve geleneklerine uygun eğitim plan ve programları olan yüksek öğrenim veren kısmı açılır”dedi.
Sözlerine göre Yüksek İslam Enstitüsü Bulgaristan Müslümanları için önemli bir eğitim ve bilimsel araştırma merkezi ve ülkedeki dinler arasında diyalog ve hoşgörü noktası olarak kendini kanıtlamaktadır. Bulgaristan Bilimler Akademisi Başkanı, 05.02.2013 tarihinde imzalanan Bulgaristan Cumhuriyeti’nde diyanetler ve etnik gruplar arasında hoşgörü deklarsyonu anımsattı. Deklarasyonda, barış ve işbirliği, sosyal ve ekonomik gelişme, Anayasa kanun ve prensiplerinin, Bulgar halkının menevi geleneklerinin gözetilmesi çağrısı yer alıyor.
Akademisyen Vodeniçarov’a göre, yalnızca etkili diyalog farklı etnik kökenli, farklı inanç, fikir ve meslek sahibi insanların işbirliği ile gençlerin sosyal- kültürel gelişmesinde örnek olabilirirz.
Bilim tüm dünyanın ortak malıdır
Bilim Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Arif Abdullah: “Yüksek İslam Enstitüsü Bilim Araştırmaları Merkezi uzman konseyi adına bugünkü etkinliğe katılılımızdan dolayı en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Konferans, ele alınacak konu bakımından önem taşımaktadır. Bunun yanısıra, ulusal konferans, ortaklık ve farklı disiplinlerde bilimsel işbirliği için gösterilen iyi niyetten dolayı da önem kazanmıştır” şeklinde konuştu. Dr. Arif Abdulla’ın sözlerine göre, konferans, gelecekte ortak katılımlı projelerin hazırlanması için bir vesile niteliği taşımaktadır. “ Ayrıca aramızdaki işbirliği seküler ve dini olmak üzere biribirlerini karşılıklı olarak dışlayan bilimin paradigmaları arasında bir işbirliği oldmadığının göstermektedir.
“Bilim tüm dünyanın ortak malıdır, çünkü üniversaldır ve bilim öğrenene aittir. Bilim, objektifliğindeki inandırıcı argüman ile dikkat çekmektedir. Orta Çağda, din adına bilim adamlarına ve bilime son derece büyük baskı uygulandığı, dini bilimin dışında bir bilimin olması suç sayalın bir tutumun sergilendiği tarihi bir gerçektir. Kuşkusuz bu tarihi gerçekler, dinsel bilimsel iradenin bilincinde bir ağırlık oluşturmaktadır. Karşı tarafta ise bilimin , laik öğretimin dışında objektif modelin olmadığı savunulmaktadır ve dayatmaktadır, bu n tamamen doğru olarak kabul edilmesi zordur. Asırlar boyunca, güçlü inandırıcı argüman kriterine önem veren ünlü Abbasilerin bilim tartışmalarında, bilimin dini göstergelere göre belirlendiği Müslümanlar entelektüel durgunluk yaşamışlar. 1882 yılında, bir çoğumuzun duyduğu Cemaleddin el Afgani bir konuşmasında şöyle demiştir: “Bizim bilim adamlarımızın bilimi, Müslüman bilimi ve Avrupai bilim olmak üzere iki ana kategoriye ayırmaları bir çoğumuzu elde edebileceğimiz yararlı bilgilerden mahrum etmeleri çok gariptir”.
İslam ucuz bir propaganda olarak tanıtılmamalıdır
Sofya Üniversitesi Klasik ve Yeni Filolojiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tsvetan Teofanov selamlama konuşmasında:“Sofya Üniversitesi Rektörü Prof. İvan İlçev’in özel selamlarını ve başarı dileklerini iletiyorum. Fakülte Dekanı dışında, tercüme sorunları ile karşılaşan ve bu sorunları tek başına çözmeye çalışan bir insan olarak kendimi sizin meslektaşı olarak hissediyorum.” diye belirtti.
Sözlerine göre, İslam günümüz bakış açısından incelenmelidir. İslam ucuz bir propaganda gibi tanıtılmamaılı, çünkü anlamsız, yüzeysel basmakalıplar ile tanıtıma ihtiyacı yoktur.
Profesör Teofanov devamla: “Konferansa, bu konu ile alakalı olan önde gelen uzmanların katıldığından dolayı sevinç duymaktayım. Sunulacak konular, iki ana yönde ve iki ana konuda özetlenebilir. Bunlardan biri terminoloji, diğer önemli konu ise transkripisyondur. Tabi ki bu çerçeveden de çıkılıyor, sözden söze geçiş gibi boyutlar aranıyor, bu is eçok enteresan ve önemlidir”. dedi. Prof. Tsvetan Teofanov, yıllar önce Kur’an-ı Kerim’i tercüme etmeye çalıştığında terminoloji ve transkripsiyon gibi iki önemli sorunla karşılaştığını paylaştı.
“Ancak, yalnız İslami literatürün nasıl tercüme edildiği değil, nasıl bir İslami literatürün de tercüme edildiği önemlidir. Şu ana kadar ülkemizde Bulgaristanlı okuyucuya, olağanüstü büyük Klasik İslami literatür mirasının sadece küçük bir kısmını sunduk. Kapsamlı çalışmalar önümüzdedir ve bu konferansın böyle hayırlı bir işe önemli katkı sağlayacağına inanıyorum.
Bilim Araştırmaları Merkezi’nin faaliyetleri İslam dininin ve kültürünün yapıcı bir şekilde öğrenilmesine, özellikle Bulgaristan ve Avrupa’da toplumsal hayatın çağdaş boyutunda İslam ve Müslümanları rolüne yöneliktir. Ulusal konferansın amacı, İslami literatürün Bulgarca’ya tercüme edilmesinde karşılaşılan sorunların tespit edilmesi ve bu sorunların çözümüne yönelik akademik yöntemlerinin izah edilmesidir.
© Müslümanlar diyaneti. Tüm haklar saklıdır.